Chp, TBMM’nin “Siyasetin Yargıya Müdahalesini” Araştırmasını İstedi, AKP ve MHP Milletvekillerinin Oyları ile Reddedildi

CHP’nin “siyasetin yargıya müdahalesinin” araştırılması üzere verdiği önerge, TBMM Genel Kurulu’nda; AKP ve MHP milletvekillerinin oyları ile reddedildi. CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, “Hepimiz bunun altında kalacağız ve unutmayın zaman; Sokrates’i mahküm fail, Galileo’yu yargılayan, Dreyfus davasına nazır iradeyi değil Sokrates’i, Galileo’yu, Dreyfus’u yazdı” dedi. HDP Şırnak Saylav Hüseyin Kaçmaz ise “Nazi rejiminde binlerce muhalifi idama mahküm fail el mahkemelerinin başlangıç yargıcı, Führer’e betik yazıp ‘Halk mahkemeleri bundan hakeza değişmeyen verirken o karara laf olan olayı siz değerlendiriyor olsaydınız elbette karar vereceğinize inanıyorsa o yönde değişmeyen vermeye çalışacaktır’ diye yazıyordu. Zaman Türkiye’bile üstelik yargıçlar bu şekilde karar veriyor” diye konuştu.

CHP Grubu, daha geçmiş; siyasetin yargıya müdahalesinin araştırılması için önerge vermişti. TBMM Umumi Kurulu’nda bugün, önergenin gündeme alınması önerisi görüşüldü. Öneri, AKP ve MHP milletvekillerinin oyları ile reddedildi.

CHP Sazak Saylav Alpay Antmen, şunları söyledi:

“Ülfet devletinin olmazsa imkânsız koşulu olan hür yargı gücü günümüzde ana hak ve özgürlüklerin olduğu büyüklüğünde kamusal düzenin üstelik korunmasının güvencesidir. Yargının bağımsızlığının amacı ise bireylere değme çeşit rehavet, etki, yönlendirme ve kuşkudan ırak kalınarak adaletin dağıtılacağı cesaret ve inancı vermektir. Eğer hakim, dışarıdan gelen başka etkilerle, telkinlerle yorum yaparak değişmeyen verirse yani hususiyet kurallarını yansız ayrımsız biçimde infaz etmek yerine güçlük altında karar verirse, nötr olmazsa bireylerin hukuk sistemine olan güveni sarsılır ve o toplumda devlete olan yiğitlik namevcut olur. Bunun böylelikle ise güzel ülkemiz Türkiye modern dünyadan ağız ağıza kopar.

Sadakatten ayrılmayacağınıza ant ettiğiniz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9’uncu maddesi ‘Yargı yetkisi, Türk Milleti namına bağımsız ve yansız mahkemelerce kullanılır’ der; Esas’nın 138’inci maddesi ‘Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun adına vicdanı kanaatlerine bakarak hâkimiyet verirler’ der. Esas gereğince hiç kimse yargıçlara telkinde bulunamaz.

Kanunuesasi’mızın bu emredici hükmüne ve ülfet devletinin olmazsa olanaksız bu güvencesine karşın Türkiye’dahi sunu çok tartışılan konuların başında hüküm bağımsızlığı ve yargıya yapılan baskılar gelmektedir. Türkiye’da mukavemetli haddinden fazla bilge nötr tevessül etmek yerine iktidarın istediği yönde karar vermektedir ve bundan maalesef mahzunca, utançla bahsediyorum.

“HSK’NIN NASIP, SORMACA VE DÜZ DEĞİŞTİRME KARARLARIYLA HAKİM TEMİNATI BULUNMAYAN”

Altın milletvekilleri, iz örgütü yöneticileri, sendika, dernek yöneticileri, sanatçılar, aydınlar, siyasetçiler konuşmaları ve sosyal medya paylaşımları dolayısıyla erk ve nüfuz yandaşları tarafından uğur gösteriliyor ve maatteessüf etki bile bunu kaime telakki ederek görevini yapıyor. Yani hâkimiyet bağımsızlığı ve tarafsızlığını politik iktidara doğrulama ediyor. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri, HSK’nın nasip, anket ve ünsüz göçüşmesi kararlarıyla hakim teminatı yok sayılıyor.

“VEFA SALMAN’I HALA GÖREVİNE İADE EDİLMEDİ”

Yargının üzerine şişman aynı saye düşmekte sayın milletvekilleri. Bu eylem ve söylemler amme vicdanını yaralamakta ve yargıya olan güveni namevcut etmektedir; bunun altında hepimiz kalırız. Eş mi istiyorsunuz? Yargıtay 12. Ukubet Dairesi heyetinin Soma yargılamasında değişmeyen verdikten sonraları değişmeyen düzeltme uğrunda murafaa heyetinin değiştirilmesi, 2 AKP dal dozaj bürokratının bu daireye atanmasıyla kararın değişmesi; Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a gönderilmesine teşrih düşen İstanbul 12. Ciddi Ukubet Mahkemesi Başkanının Kahramanmaraş’a sürülmesi murafaa marifetiyle alınan 3 ayrı eksper raporuna rağmen Vefa Salman’ın, Yalova Belediye Başkanımızın bibi göreve atanamaması.

Mahkeme murafaa gezdirilen, matlup kararın altına imza atan kişinin Türe Icra Vekili Yardımcısı yapılması; en son, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı, Seyahat direnişindeki aydınlar ve en son, ferda yargılaması yapılacak Ekrem İmamoğlu davasında Küçük Asya 7. Esas Ceza Mahkemesi hakiminin Samsun’a gönderilmesi. Yazıktır, günahtır, hüküm bağımsızlığına sakın halk sürmeyin. Hepimiz bunun altında kalacağız ve unutmayın, gün Sokrates’i mahküm fail, Galileo’yu yargılayan, Dreyfus davasına bakan, Kul Nesimi’yi idam cezası fail iradeyi değil Sokrates’i, Galileo’yu, Dreyfus’u, Nesimi’yi yazdı.”

İYİ Tümen Antalya Milletvekili Feridun Bahşi de CHP grubunun önerisi üzerine hezel alarak, şunları açıkladı:

“Türkiye’da, demokrasinin ve ahbaplık devletinin karşısındaki sunma büyük tehditlerden biri, milli kaime hesabına cereyan etme iddiasıyla siyaseti ve devleti tekeline kayran DÜRÜST PARTİ’dir. AK PARTİ’nin getirdiği bu ucube sistem, demokrasilerin olmazsa olmazı erkler ayrılığı sistemini namevcut etmiş, tamam erkleri birleştirip yegâne adama bağlamıştır. Böylecene, her alanda olduğu kabilinden hâkimiyet sisteminde de o ne derse evet kuzuluk gelmiştir. Söz Gelişi, “Bu can bu bedende, bu yok yoksul bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız.” dediği BENDE vatandaşı tutuklu rahibi, Amerika isteyince hızlı hızlı talimatla tahliye ettirip ülkesine göndermiştir. Gine, mevkuf Alman vatandaşı gazeteci için ‘Elimizde görüntüler, seçkin madde var; bu, cümle ayrımsız temsilci terörist’ demiş birkaç ahit sonradan bile mir verip boşaltma ettirmiştir.

KAHRAMANMARAŞ’A “SÜRÜLEN” HAKİM

Bağımsız olamayan yargının tarafsızlığından laf etmek cins değildir. Egemenlik bağımsızlığı ise yapılan lehtar atamaları ve lehtar çalışma sistemi olan mülakatla tamamen ortadan kaldırılmıştır. Eğer etki mutlak olsaydı İstanbul Başsavcılığından Yargıtay üyeliğine seçilen aynı birey bir tane benzeri imza üstelik atmadan, de örgen seçiminde geciktirilerek Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilebilir miydi? Önem hür olsaydı hakimlik sınavını Türkiye derecesi yaparak kazanan yeğenim büsbütün benimle benzeri aile adı taşıdığı üzere mülakatta elenebilir miydi? Etki özgür olsaydı ayrımsız bilgili eski tıpkı bakanın davasında ‘Tarafsız değişmeyen verebilir, engelleme edemeyiz’ denilerek Doğruluk Bakanının talimatıyla sonuç dakikada kararnameye alınarak yeri değiştirilebilir miydi? Hüküm mutlak olsaydı hakimlik sınavının yazılısından sonraları mülakatı de geçen kızımın 900 yabanlık kazandı listesinden adı çıkarılabilir miydi? Şayet karar müstakil olsaydı Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a gönderilmesine şerh düşen İstanbul 12. Bunaltıcı Ceza Mahkemesi Başkanı Kahramanmaraş’a sürülebilir miydi?

Eğer önem müstakil olsaydı 31 Mart seçiminin iptal edilmesini eleştirdiği amacıyla yargılanan Ekrem İmamoğlu’nun mahkemesine bakan hakimin yeri duruşmadan beş altı ahit geçmiş değiştirilir miydi? Bittabi ki yarayışlı. Umumi Başkanımız Sayın Meral Akşener’in tabir ettiği gibi, Erdoğan kendisine ayrılan sürenin sonuna geldiğini biliyor; işi gücü bıraktı, Ulus İttifakı’nın adayını soruyor. Sandığa gömüleceğini kasten adaylığını açıkladı. Tek zaaf ika Sayın Erdoğan, senin adına hürriyet ati, doğruluk ati, demokratlık gelecek, bereket ati. Ayarını bozduğunuz baskül, aktarılma gelecek sizi bile tartacak. Kahrolsun despotizm, yaşa hürriyet!”

CHP’nin önerisi üzerine mütekellim HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz da Türkiye’deki hak sistemine ilgili şunları kaydetti:

“Otoriterlik, otoriterlik ve faşistlik araştırmalarında alışılmış derece nail bir im olan Ernst Fraenkel’in diktatörlük teorisine tıpkı katkı olarak kaleme aldığı “İkili Ihtişam” kaynağını okumanızı ve Nazi Almanya’sı ile AKP Türkiye’si yargısındaki benzerliği görmenizi tavsiye mektubu ederim.

Esas’nın 8’inci ve 138’inci maddelerindeki güvenceye rağmen Türkiye’birlikte egemenlik bağımsız ve tarafsız değildir. İktidarın açıkladığı egemenlik paketlerine rağmen yargıya çekinmezlik daima düşüyor. Türkiye’dahi geçerlilik mutlak ve nötr olmadığı kabilinden, konjonktürel kodlarla akıntı ettiği üzerine tek tereddüt bulunmamaktadır. Türkiye’da yargı, seçkin zaman için Türkiye’nin demokrasisi üzere sorunluydu. İstiklal mahkemeleri, DGM’ler, özel mezun mahkemeler vesaire, hep sorunluydu, bütün fakat tek ant son yıllardaki büyüklüğünde dengeli benzeri şekilde hukuksuzluğa, kanunsuzluğa hatta anayasasızlığa saplanıp kalınmamıştı. 17-25 Meyan operasyonlarıyla başlayan 15 Orak Ayı ahir 5 bin bilge ve savcının ihraç edilmesi, Hak Bakanlığınca 15 bin -ekseriyetle ki partili- bilgili ve savcının atanması, Anayasa değişikliği sonrası HSK yapısının değişmesi ve herkesin bildiği AKP’li hukukçuların kurul üyesi seçilmesi, tabiri caizse yargının AKP mülk teşkilatına döndürülmesi gerçekliğiyle karşı karşıya kaldık.

KOBANİ DAVASINI HATIRLATTI

Kobani uyum davasının mahkeme başkanı, biliyorsunuz, ayyarlık çetesinin üyesi olmakla gözaltına makbuz. Bittabi, müddet kısıtlı olduğu üzere teker teker hepsine giremeyeceğim amma şunu söyleyeyim: Basit aynı ülfet düzeninde millî ve uluslararası mahkemelerin bağlayıcılık açısından sıralaması; AİHM, Esas Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay, istinaf ve ilk derece mahkemesi olması gerekiyorken iktidarın beğenmediği mahkeme kararı kararlarının tanınmamaktaki ısrarıyla Türkiye’birlikte, Reisicumhur ve kuvvet siyasetçileri, HSK, barış ceza, dokunaklı ukubet, Esas Mahkemesi ve yeryüzü sonda AİHM düz almakta, bu şekle dönüşmüş durumda. Zira İçişleri Bakanı: ‘Ben AİHM’in kararını boşlukta görüyorum’. Reisicumhur: ‘Ben AİHM’in kararını tanımıyorum’ diyebiliyor.

Tabiatıyla, gine bugün, muhaliflere alın, alelhusus Kürtlere karşı, HDP’ye cebin şiddet marifetiyle emniyetsiz bir tasarım etme durumu söz konusu. Ancak yargıda şunu net aynı şekilde görüyoruz…

AKP’lilerin suç iddialarına rağmen tek şekilde yargılanmadığı, yargıda kadrolaşma, AİHM ve Kanunuesasi Mahkemesi kararlarının -dediğimiz gibi- uygulanmaması, Kobani üçkâğıt davası, siyasal genosit operasyonları ve esasen bugün İmralı tecridi gerçekliğiyle alın karşıyayız. Yargının hukuku eğip bükerek, siyasal iktidarın temennilerine bakarak değişmeyen vermesi halinde ortaya çıkan durumun evet üstelik çöküşün sonuçlarını mecmu cemiyet yaşar, bugün yaşadığımız gibi.

NAZİLERDEN EŞ VERDİ

Yeniden, Nazi rejiminden ayrımsız örnekle konuşmamı tutturmak istiyorum. Nazi rejiminde binlerce muhalifi idama mahküm fail ahali mahkemelerinin sarrafiye yargıcı Führer’e mektup yazıp ‘Halk mahkemeleri bundan hakeza karar verirken o karara bahis olan olayı siz değerlendiriyor olsaydınız elbette karar vereceğinize inanıyorsa o yönde değişmeyen vermeye çalışacaktır’ diyerek yazıyordu. Zaman Türkiye’üstelik de yargıçlar bu şekilde karar veriyor.”

Share: