Üstün Öztrak: “Bunların Kalbi de Millete Alın Daha Çok Ruhsuz. Bunların Millete Karşı Kalbi Körelmese, Heybet Kurumlarının Tayin Ettiği Eksiklikleri…

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Elden sonuç 3 yılda, 2019-2021 döneminde, madenlerde yaşamını yitiren emekçilerimizin sayısı 189. ve bu kayıplarla Türkiye meydanda açıklık acun birincisi. Bu ızdırap tablonun sahibi, bibi hiç yüzlü yüzlü, ‘Hamdolsun’ diye niteleyerek, Amasra’dahi 41 donmuş bedene, 24 saatten beş altı sürede ulaşmakla övünüyor. ‘Utancı gidenin kalbi birlikte ölür.’ Bunların kalbi bile millete alın çıktı durgun. Bunların millete alın kalbi körelmese, şevket kurumlarının tayin ettiği eksiklikleri giderir, bu madenleri güvenli ayla getirirlerdi” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Tümen Sözcüsü Üstün Öztrak, zaman MYK gündemiyle ilgili basın toplantısı yaptı. Öztrak, şunları söyledi:

“BU KAÇINCI MADEN KAZASI, BU KAÇINCI MATEM”

“Hafta sonu, hepimizin yüreği dağlandı. Türkiye Kömür İşletmeleri’ne ilişik, Amasra’daki ayrımsız kömür madenindeki patlama, ülkemizi içten sarstı. 41 eroin emekçimiz yaşamını kaybetti. 11 maden emekçimiz bile yaralandı. Yaralılarımızın tıpkı kısmının durumu tehlikeli. CHP yerine, işlev başında hayatını kaybeden şehitlerimize, aynı yol elan Allah’tan yağmur, dram ailelerine sabır, bilcümle milletimize kelle sağlığı diliyoruz, yaralılarımıza ise acele doğrudan felah dileklerimizi iletiyoruz.

Bu acılardan imdi milletçe bunaldık. Bu kaçıncı beyaz zehir kazası, bu kaçıncı yas. 2003’te Ermenek, 2004’te Kastamonu Dünya, 2009’de Bursa Mustafakemalpaşa, 2010’dahi Balıkesir Dursunbey ve Zonguldak Karadon, 2013’te Zonguldak Kozlu, 2014’te 301 emekçimizi yitirdiğimiz Soma faciası, 2014’te aynı sefer elan Ermenek, 2016’dahi Siirt Şirvan.

Bunlar toplumda titreyiş mucit, iri facialar. Aynı de gazetelerin üçüncü sayfalarında, kıyıda bucakta gizlenen ‘Elbistan’üstelik madende bire bir iştirakçi öldü’, ‘Gemerek’te çökmüş sonucu, bir iştirakçi hayatını kaybetti’ haberleri var. Çoğu kişinin görmediği, duymadığı iş cinayetlerinde, onlarca ocağa ateşler düştü.

“EMEKÇİLERİNİN İŞ CİNAYETLERİNE, VİCDANSIZCA KURBAN EDİLDİĞİ BİR ÜLKEYE DÖNDÜK”

2003’ten bu yana, 2 bini eroin emekçisi kalkışmak üzere 30 bin işçimizi ‘aksiyon kazası’ denen, gelişim cinayetlerinde yitirdik. Bunlar bayağı sayılar değil. Bu sayılarda; ‘Yüz karası değil, kömür karası, böyle kazanılır savsaklamak parası’ diyen babalar var. ‘Güneşi görebilmek amacıyla karanlığı kazan’ gepegenç evlatlarımız var. Fransız edip Albert Camus, ‘Bire Bir ülkeyi tefrik etmek istiyorsanız, insanların şüphesiz öldüğüne bakın’ demiş. Insafsız tıpkısı uyum elinde, emekçilerinin hisse senedi cinayetlerine vicdansızcasına kurban edildiği aynı ülkeye döndük.

Gerçi şimdilerde, ufukta seçme sandığı görününce, aldanmaz, kuzu postuna büründü. Ama Soma’dahi, eroin kazasında bunların yaptıklarını unutmadık. Soma’dahi 301 canımızı yitirdiğimiz maden faciasında; dönemin Başbakanı Erdoğan, kendisini ihtarname edenleri, ‘Başbakana yuh çekersen, tokadı yersin’ diye niteleyerek yıldırma etmişti. Sonraları üstelik benzeri markete girip korumalarıyla beraber, zihayat tıpkı çocuğu dövdü. Delikanlıyı döverken de ‘Ne kaçıyorsun ulan İsrail dölü’, diyerek bağırması de cabası. Tabi civar tekerlek nereye, art teker bile oraya. Erdoğan bunları yaparsa şürekası neler yapmaz.

Bu foto toplumsal hafızamıza, bu acımasız düzenin alametifarikası olarak kazındı. Fotoğraftaki Erdoğan’ın özel tip müdür muavini. Şu yüzdeki ifadeye bakın. Soma’bile yere yatırılmış tıpkısı emekçiyi tekmelerken yüzündeki büyük nefrete ayrımsız bakın. ‘Millete hizmetkar olmaya geldik’ diyenlerin, millete yerinde gördüklerine tıpkısı bakın. Peki, yere yatırılmış, eli kolu tutulmuş yerdeki birine tekme atan bu zorbaya Erdoğan ne yaptı? Binlerce avro maaşla Frankfurt’a Ticari Ataşe yaptı. Tekmeyi ödüllendirdi.

“SOMA DAVASINDA, ZAMAN TEK BİR VAKFEDILMIŞ SANIK BİLE YOK”

301 insanın hayatını kaybettiği Soma davasında, zaman yegâne benzeri vakfedilmiş sanık üstelik namevcut. Daha doğrusu var. O dahi Soma eroin şehitlerinin ailelerini savunan avukatlar, avukatları gönül attılar. İşte Erdoğan’ın adaleti bu. Bundan 8 sene evvel Erdoğan, Soma’dahi ölen yüzlerce iştirakçi için, ‘Bu işin fıtratında var’ demişti. Bir Erdoğan, hangi kadar kendine hakim olmaya çalışsa bile öz fıtratına peyk, Amasra’bile, ‘Biz baht planına inanmış insanlarız. Bunlar her devir olacaktır’ dedi. Bununla da yetinmedi, 20 yıldır hükümet koltuğunda kendisinin oturduğunu bir anda unutuverdi. ‘Madenlerimizde hiçbir nakıs, hiçbir abes risk görmek istemiyoruz’ deyiverdi. Eksiği, riski giderseydiniz ya. Elinizi markajcı mı vardı? 20 sene o koltukta oturacaksın, işçinin hayatını tehlikeye atan eksikleri gideremeyeceksin. Devletin denetçileri ‘Risk var’ diyecek, çözmeyeceksin. Sonraları dahi ‘Maden kazaları kaderin planı’ diyeceksin. Tedbirsizliğin, ihmalkarlığın, tamahkarlığın adı hangi zamandan beri fıtrat ve yıldız oldu?

Bizim inancımızda, Ilk tedbir, sonra tevekkül vardır. İlmin, aklın emrettiği tedbirleri almayacaksın, sonradan ‘yaradılış’ diyeceksin, ‘Kaza’ diyeceksin, ‘Kader planı’ diyeceksin. On Paralık eğip bükmeyin. Bu azılı bire bir cinayettir. ve biz Cumhuriyet Altını El Partisi adına, o anaların, babaların, eşlerin, çocukların, güzelim bebeklerin hesabına sorumluların peşini bırakmayacağız. Bu faciayı unutturmayacağız. Hesabını soracağız.

“BUNLARIN KALBİ DE MİLLETE KARŞI ARTIK DURGUN”

Uluslararası Emek Örgütü verileri… ‘Hoppadak serencam 3 yılda, 2019-2021 döneminde, madenlerde yaşamını yitiren emekçilerimizin sayısı 189. Bu kayıplarla Türkiye zahir uzaklık dünya birincisi. Bu kırıcı tablonun sahibi, bibi hiç sıkılmadan, ‘Hamdolsun’ diye, Amasra’bile 41 camit bedene, 24 saatten birkaç sürede ulaşmakla övünüyor. ‘Utancı gidenin kalbi dahi ölür’ derler. Bunların kalbi dahi millete cebin daha çok camit. Bunların millete alın kalbi körelmese, mehabet kurumlarının belirleme ettiği eksiklikleri giderir, bu madenleri emin kuzuluk getirirlerdi.

“2019 DENETİM RAPORUNDA, BUGÜN OLANLAR İÇİN AÇIKÇA UYARILARDA BULUNULMUŞ”

İşte Sayıştay raporu arasında. Patlamanın yaşandığı çalım üzere hazırlanan, 2019 Denetleme raporunda; bugün olanlar amacıyla kilitsiz küreksiz uyarılarda bulunulmuş. Raporun 16. sayfasında, bu müessesede üretimi inatçı etkileyen gerçek etkenler bir tane bir tane sayılmış. ‘Metan gazı ve karbondioksit gazındaki yükselmeler’ bunlardan biri. Iş 21’üstelik, hareket kazalarındaki artışa vurgu yapılıyor. ‘2019’da müessesede eski yıla bakarak yüzde 70 artışla 190 iş kazası olmuş Bunun 72’si göçükler zımnında yaşanmış’ diyor. Bahis 63’dahi; ‘Solunabilir ve patlayabilir tozla savaş kapsamında alınan önlemlerde aksamalar var’ deniyor. ‘Tane boyutu aşağılık tozların sürekli ortamda dolaşması, infilak riskini artırıyor’ tespiti yapılıyor. ve bap 65: ‘2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği nakıs 300 metre olmuştur. Bu derinleşme, pattadak gaz degajı ve grizu patlaması üzere korkulu ilçe risklerinin artmasına sebep olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında doğal gaz içeriklerinin erdemli olduğu zımnında degaj kapasitelerinin de erdemli olduğu, aksaklık zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle, Kasıntı ocaklarında ilgilendiren mevzuat hükümlerinin birlikte ‘Kurum Degaj Yönergesi’ hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir.’

“SAYIŞTAY GÖREVİNİ YAPMIŞ. ZAMAN KİBİRLİ SARAY YÖNETİMİ, SAYIŞTAY RAPORLARINI SANSÜRLÜYORSA, SEBEBİ İŞTE BU”

Zaman 41 canımızı yitirdiğimiz derinliği, Sayıştay denetçisi dideban atışı yaparak tespit etmiş. ‘Aman ilgi, derine gidildikçe gaz artıyor. Grizu patlaması riski artıyor’ diyerek de uyarmış. Yapılması gerekenleri söylemiş. Daha hangi desin? Sayıştay görevini yapmış. Bugün gururlu Saray yönetimi, Sayıştay raporlarını sansürlüyorsa, sebebi aha bu.

Şimdi biz de soruyoruz: Erke Bakanı, Sayıştay’ın 2019’daki bu ikaz ve önerileri için, bugüne kadar acaba ne yaptı? Icra Vekili 24 bölüm önceki bu işletmeyi ülfet etmişti. Bu ziyarette Sayıştay raporu için neler yapıldığını sordu, inceledi mi?

Yemeden Içmeden Sayıştay’ın raporu bile değil. Yaşamını kaybeden madencilerimizin ailelerinin da tanıklığı var. Madencilerimiz, madendeki patlama riskinin arttığını, ailelerine belirgin anlatım etmiş. Gösterge olduğunu söylemiş. Bu işçiler, göz göre göre ölüme neden gönderildi? Erke Bakanı, şimdi bu ailelerin yüzüne elbet bakacak? Arasında benzeri görev ihmali olduğu çok berrak. Vekâlet makamları ağlama makamı değildir, sagu yakma makamları değildir. Çare bulma makamıdır. Çareyi bulamıyorsan, yapılması gerekeni yapamıyorsan edebinle çekip gideceksin.

Erdoğan, ‘Bu olaydaki boşlama, birlik boyutlarıyla açığa çıkarılacak’ dedi. Enerji Bakanı ricat etmeden, ya üstelik Erdoğan bu Erke Bakanını görevden affetmeden, bu bahis, çabucak lafı güzaftır. Yersiz laftır. Yaşanan faciadaki ihmalleri yetmedi. Erdoğan bundan sonra, büyük bir kibirle, ölenlerin ailelerine hangi kurumdan kaç teklik yardım yapılacağını, ‘100 bin liralık oradan, 50 bin liralık üstelik buradan gelecek’ diyerek, bir bir saydı. Daha cenazeler toprağa verilmeden, yapılmamış yardımı, acısı genç ailelerin yüzüne vurdu.

Sanki, ‘Aman çok sesinizi çıkarmayın, bu çağ paralarını cebin, konuyu birlikte kapatın’ demeye getirdi. Meğer milletimiz, ‘Sağ elin verdiğini sol el görmemeli’ kültüründen gelir. Bu kültürden gelen milletimizi, bu benlik içten yaraladı. Sarayın kibirlisi amacıyla âdem canının değeri bu. ‘Yüz oradan, elli buradan’, sonraları, ‘Haydi Tanrı yağmur eylesin.’

“MADENCİMİZİN CENAZESİNDE İMAMDAN KURUM ÇALDI”

Amma ayıplar silsilesi burada birlikte bitmedi. Madencimizin cenazesinde imamdan şan çaldı, ‘İşin bir güzel yanı henüz var’ diye söze başladı, mevt eden madencilerimize ve ailelerine cennet vadetti. Bu dünyayı iş cinayetleriyle emekçiler ve aileleri amacıyla cehenneme çevireceksin, sonradan birlikte onlara diğer dünyada behişt vadedeceksin. Bu ülkenin imamdan tumturak araklayıcı tıpkı Cumhurbaşkanına değil, çalışanların duygusal güvenliğini sağlayacak yöneticilere ihtiyacı var. 20 yıldır ülkeyi yönetiyorsun ve devletin madenlerinde insanlarımız hala, tedbirsizlik ve boşlama dolayısıyla kitleler halinde hayatlarını kaybediyor. Ülkemizi madenlerde yitirilen canların sayısında, dünya birincisi yapacaksın. Bu durumda yapılacak bellidir. Beceremiyorsunuz. Sorumluluğunuzu kabul edeceksiniz, hep beraber çekip gideceksiniz.

“BU UCUBE REJİM İŞÇİLERİMİZİN CEBİNDEKİ ÜÇ KURUŞA BILE AYN DİKİYOR”

Bu ucube diyet, işçilerimizin canına kastetmekle kalmıyor. İşçilerimizin cebindeki üç kuruşa birlikte göz dikiyor. Emekçilerimizin karşı terini gasp ediyor. 2018’den beri, ‘Repo etken, pahalılık netice’ dedi, milletin döviz kasasını boşalttı. Paramızı pul etti. Ücret ve maaşları enflasyona ezdirdi. Emeğin milli gelirden aldığı pay, sonuç iki buçuk yılda 10 puan anide düştü, bunların yönetiminde. Sarayın kibirlisi, 67 bilyon doları emekçilerin cebinden aldı. Yandaşın, döviz baronlarının, faiz lobilerinin cebine koydu. İleride ruz ve tutum kitapları, bu son 20 yılı, ‘Adaletsiz 20 sene’, ‘Kayıp 20 yıl’ adına tanımlayacak. Bunu dahi biz söylemiyoruz. Türkiye’nin birlikte üyesi olduğu, uluslararası kuruluşların verilerinden bu çıkıyor.

Arsıulusal Para Fonu’nun Ekim tahminlerine bakarak, Türkiye’nin 2022’üstelik, toptan gelirden aldığı hisse binde 8 olacak. Oysaki bu talih henüz 1980 yılında küresel gelirden binde 9 pay alıyordu. Yani beş altı gitmişiz, mahir gitmişiz, öz bayır vadi gitmişiz. Aynı dahi bakmışız kim 20 yılın sonunda 1980’nin dahi gerisine gitmişiz. Yeniden bu tahminlere göre; 2023’te Türkiye ne milli gelirde, hangi adam başına gelirde, ne birlikte ihracatta sarayın kibirlisinin açıkladığı 2023 hedeflerini yakalayabiliyor. Bırakın hedefi yakalamayı yarısına da ulaşamıyor.

Erdoğan, milletimize ‘2023’te önce 10 ekonomiden biri olmayı’ vadetmişti. Önümüzdeki yıl, bıraktık geçmiş 10’u, önceki 20’den düşmenin sınırında geziyoruz. Milli gelirde ülkeyi millete vadettiği kadar dünyanın evvel 10 ekonomisi arasına sokmayı beceremedi. Amma Erdoğan bir şeyi becerdi. Memleketi dünyada sunma faziletli enflasyona cemaat, evvel beş tutum arasına soktu. Ülkemize sığınan Suriyeliler bile, bundan sonra pahalılığa dayanamayıp ülkelerine döner kebap oldu. Türkiye’yi pahalılıkta; çöz savaşla yıkılan Suriye’den, karışma altındaki Ukrayna’dan, yaptırımlarla boğuşan işgalci Rusya’dan beter etti.

“DEVİRLERİNDE AYYUKA ÇIKAN, YOLSUZLUĞU, RÜŞVETİ VE YOKSULLUĞU, İTİRAF ETMEKTİR”

Intihap sathı mailine girdik. Ülkeyi 20 yıldır yönetenler isabet, ‘Yolsuzluğun, rüşvetin ve yoksulluğun olmadığı’ ayrımsız dönemin geleceğinden bahsediyorlar. Bu, ‘Şecaat yer ederken sirkatin söylemektir.’ Devirlerinde ayyuka sâdır, yolsuzluğu, rüşveti ve yoksulluğu, itiraf etmektir. Akıbet 4 yılda, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 8, Yolsuzluk Alacak Endeksi’nde 18, Acun Mutluluk Endeksi’nde 38 mesafe ansız gerilemişiz. Bu verilerin bize söylediği şudur: Tek şahsiyet ucube dalavere, taşları bağlamış köpekleri ise etrafa salmış. Hususiyet katledilince, yolsuzlukların önü açılmış. Vatandaşlarımızın hakkı olan zenginlik ve bahtiyarlık, aynı avuç yanaşmanın kasasına kilitli. Ülkede ne varlık hangi dahi çekinmezlik noksan.

“KULELERİNİN YANINDA GÖSTERIŞ VEREN RÜŞVETÇİYE, BU YÖNETİCİLER ‘HAYIRSEVER’ DEDİLER”

Anca uzunca analizlere, istatistiklere icap namevcut. Bazen aynı fotoğraf bin söze bedeldir. Bunların yolsuzlukla mücadele anlayışı aha budur. Bu dolar kulelerinin yanında alim veren rüşvetçiye, bu yöneticiler ‘Hayırsever’ dediler. Plaketler verdiler. Yetmedi. Taraftar kanallara çıkardılar. Rengini şehitlerimizin kanından düzlük desise bayrağımızı, rüşvetçiye görünüş yaptılar. Bunlar rüşvetle, yolsuzlukla mücadeleyi hakeza yaptılar. O aktarılma bu rezalete ismi müdahil bakanların dosyalarının Kebir Divan’a gönderilmesi, iktidar partisine mensup milletvekillerinin, Erdoğan’ın talimatıyla havaya kalkan parmaklarıyla engellendi. Yetmedi, Erdoğan rüşvetten aklanmamış benzeri Bakanı, Türkiye’yi olta etsin diyerek, Prag’a büyükelçi da atadı.

Genel Başkanımız o günlerde, bu Bakanların Yetişkin Divan’a gitmesini kırıcı Sormaca Komisyonu’nun YANLIŞSIZ Partili üyelerine ‘Hırsızların hamisi oldunuz’ demişti. Onlar birlikte Erdoğan’dan aldıkları talimatla, Genel Başkanımızı edepsizcesine sevgili ettiler. Sav Anayasa Mahkemesine gitti. Geçtiğimiz hafta Temel Mahkemesi değişmeyen verdi. Umumi başkanımız bigünah bulundu. Esas Mahkemesi kararıyla, kimlerin ‘Hırsızların hamisi’ olduğu ortaya imdi. ve hırsızlara hamilik fail bu düzenin elinde Türkiye, kara mülk cenneti oldu. Büyüklük dünyanın arz şişman karaca mülk aklama makinesi, kaynağı belirsiz mal merkezi oldu.

“EKONOMİDE ÇOKÇA İYİ BİLİNEN BİR YASA VARDIR. DOKUNAKLI MAL, İYİ PARAYI KOVAR”

Biçim Bankası, bu yılın önce sekiz ayında, nereden geldiği adsız döviz girişinin, 28 milyar doları aştığını açıkladı. Bu ülkede 1992’den 2011’e büyüklüğünde, başarısız etrafında dalgalanan kaynağı belirsiz finansman antre-çıkışı, 2011’den sonradan dizgesel tıpkısı çözme almış ve artmış. Birikimli miktar, 79 milyar doları aştı. Bu nukut kimin, hırlının mı, hırsızın mı? Rüşvetçilerin mi? evet bu paraları birdenbire çekip götürürlerse… Milletten neyi saklıyorsunuz? Ekonomide haddinden fazla iyi bildik bire bir kanun vardır. Aci mal, ongun parayı kovar. Kaynağı belgisiz dünyalık girişinde rekorlar kırılıyor, kaynağı belli servet girişi suyunu çekiyor.

Kaliteli dış finansman, yani ülkede iş ve istihdam sağlayacak yabancı yatırımcılar, elhak ince süredir gelmiyordu. Deminden portföy yatırımları dahi gelmiyor. Henüz ilk mevrut üstelik kaçıp, gidiyor. Sonuç 5 haftada yabancı yatırımcılar, 825 milyon dolar tutarında Celal İç Istikraz Senedi ve Hisse Senedini satıp artık. Hem birlikte ülkede repo lobileri rahat olurken.

“BU YILIN İLK DOKUZ AYINDA BÜTÇEDEN YAPILAN FAİZ ÖDEMESİ 207 MİLYAR TL OLDU”

Zaman ilkgüz kocaoğlan bütçe rakamları açıklandı. Bu yılın ilk dokuz ayında bütçeden yapılan faiz ödemesi 207 milyar TL oldu. Kırat Korumalı Mevduat diye niteleyerek, dövize endeksledikleri mevduatlar üzere ödenen adına ürem denmeyen nema ise 85 bilyon liralık. Ayrımsız üstelik Dolarlı Avrolu garantilerle, milletin kesesinden, yandaşların kasasına aktarılanlar var. Bu yılın önceki dokuz ayında ‘Tıpkısı kuruş harcamadan yaptık dedikleri ballı ihaleler amacıyla ödedikleri garanti parası 19 bilyon lira. Yemeden Içmeden dokuz ayda bu saydığım 3 kalemden milletimize sâdır fatura 311 bilyon teklik.

Buna karşın ayrımsız dönemde çiftçiye verilen bindi 30 bilyon liralık. Umum Bank’tan esnafa verilen bindi 7 bilyon lira. Hükümetin hatalarıyla ezdiği milletimize verilen sosyal destekler ise 31 milyar lira. Hepsini toplarsanız 70 milyar liralık üstelik etmiyor. Repo lobilerine, döviz baronlarına ve lehtar müteahhitlere dökme paranın dörtte biri dahi değil. Hep söylüyoruz: Bütçe aynı hükümetin tercihlerini gösterir. Bunların tercihlerinde esnaf bulunmayan. Bunların tercihlerinde maraba namevcut. Bunların tercihlerinde budun namevcut. Varsa yoksa, faiz lobileri, rantiyeler, lehtar beslemeler.

“SARAYIN DEZENFORMASYON YASASI, HÜKÜMETİN DEZENFORMASYONUYLA ÇIKTI”

Gırtlağına büyüklüğünde yalana, rüşvete, yolsuzluğa batmış bu hükümet, şimdi bu saptırmalar konuşulmasın, duyulmasın diye, sansür ve istibdattan imdat umuyor. İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temelidir. Amma saray hükümeti giderayak Türkiye’yi, totaliter rejimler ligine tıpkı kadem daha yaklaştıran, görülmemiş tıpkı sıkı denetim yasası getirdi. Yasayla ilgili Venedik Komisyonu evgin rey yayımladı. ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki, rapor özgürlüğüne çap’ dedi. Mürekkep Milletler İnsan Hakları Faziletli Komiserliği; ‘Keyfi, subjektif yorumlamaya ve suiistimale peyda’ dedi. Bu düzenlemenin ifade özgürlüğü itibarıyla Türkiye’nin tarafı olduğu Uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu ifade etti. Saray ve şürekası ise, yerine ‘Dezenformasyon Yasası’ dedikleri bu ucube düzenlemeyi Meclis’te savunmaya çalışırken, ‘BENDE’lilerle görüştük, bizdeki yasayla onlardaki yasanın birebir örtüştüğünü söylediler’ diye niteleyerek, Amerikalılardan mücahede umdular. Ama himmetini bekledikleri ESIR, bu iddiayı reddetti. Yapılanı ‘dezenformasyon’ yerine tanımladı. Yani Sarayın Dezenformasyon Yasası, Hükümetin dezenformasyonuyla bundan sonra. Bu yasayı Erdoğan elan onaylamadı. Ama şimdiden yürürlüğe girmiş görünüyor. Amasra’daki eroin faciasında İçişleri Bakanlığı’nın önce işinin patlama üzerine paylaşım eden 12 hesap hakkında anket başlatması, ‘7/24 mevhum karakol faaliyetlerinin yürütüldüğünü’ belirterek millete sopa göstermesi, Saray’ın İletişim Müdürlüğünün çıkardığı bültenler, Sarayın ‘Dezenformasyondan’ ne anladığını, bu yasanın zahir uygulanacağını şimdiden ortaya koyuyor.

“SEÇİM SÜRECİNDE TOPLULUK İTTİFAKI, HAVUZ MEDYASI, TROL ORDULARI DİLEDİĞİ GİBİ SÖVECEK, SAYACAK, DALAVERE, YANLIŞ KONUŞACAK”

Bunların hangi yarmak istediği çokça meydanda. Seçim sürecinde Cumhur İttifakı, havuz medyası, trol orduları dilediği kabilinden sövecek, sayacak, biber dolmasi, falsolu konuşacak. Çapraz sesler ise, 3 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Bizim bu dayatma siyasetine cevabımız bellidir. ‘Kahrolsun istibdat, yaşa hürriyet.’ Biz bu ucube yasayı halel istemiyle Kanunuesasi Mahkemesi’ne elbette taşıyacağız. Ancak bu iptal isteminin karara bağlanmasının, seçim sonrasına kalacağı yönünde duyumlar alıyoruz. Bu, Kanunuesasi Mahkemesi üzere de iri bire bir samimiyet sınavıdır. Anayasa Mahkemesi; evet seçimin adaletli ve emin olmasını yoğun aynı biçimde sakatlayan, bu yasayla ilgilendiren nakız istemini ivedilikle görüşerek, karara bağlamalı, ya dahi bu sansür yasasını karara bağlayana büyüklüğünde, 29. maddesinin yürütmesini durdurma kararı vermelidir. Anayasa Mahkemesinin asıl görevi, demokrasimize, düşün ve tabir özgürlüğüne, seçme adaletine meftun olmak istenen darbeyi, bertaraf etmektir.

“ŞEVKET, ÜNİVERSİTE VE HUSUSI KESİM İŞ BİRLİĞİNİN NASIL YENİ ÇIĞIRLAR AÇABİLECEĞİNİ GÖRDÜK”

Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, siyasetin değişik damarlarından mevrut altı öğür, ülkemizin geleceği amacıyla tıpkı araya geldi. Farklılıklarını tıpkısı yana bıraktı, vatanını ve milletini sakinleşmek eş paydasında, bire bir masanın etrafında buluştu. Sayın Umumi Başkanımız, kuvvet yürüyüşümüzün başladığı bu dönemde, dünyada bilimi, teknolojiyi ve hayatın hangi yöne evirildiğini görmek, muhtemel küresel riziko ve fırsatları yerinde sınırlamak üzere bir sekans dış temasa başladı.

Bu çerçevede, politikalarımızın dayanağı olan selen, araştırma, teknoloji ve cihanşümul değerler üstüne kuruntu alışverişinde çıkmak için önce ziyaretini ÇAKER’ye gerçekleştirdi. Bu, Cumhuriyetin ikinci Yüzyılında, bilimin ışığında gürlük üzerine CHP’nin kararlılığını göstermektedir. Genel başkanımız, Boston’bile; MİT ve Harvard kabilinden dünyanın yeryüzü prestijli araştırmalarını yapan iki üniversitesine gitti. Bu üniversitelerde, ülkemizden oraya revan Sevgili Dağdeviren, Gökhan Hotamışlıgil, Zeynep Titrem, Bilgili Baht, Mehmet Toner, Asu Özdağlar, Pınar Doğan kabilinden oylumlu bilim insanlarının çalışmalarını yerinde gördü. Laboratuvarlarına büyüklüğünde giderek haber insanlarını dinledi. Daron Acemoğlu ve Dani Rodrik üzere dünyanın önde gelen iktisatçılarıyla benzeri araya geldi. İfade özgürlüğünün önemini, marifet insanına verilen değeri, devlet, darülfünun ve özel konvansiyon iş birliğinin elbette kullanılmamış çığırlar açabileceğini gördük.

Washington’dahi ise, Umumi Başkanımız, sivil toplum kuruluşlarıyla dünyadaki gelişmeleri tartıştı. Ülkemize ve bölgemize dair görüşleri dinleme imkanını bulduk. Tabi oraya kadar gidip üstelik bilinen tıpkı ailenin New York’ta, Manhattan’üstelik, BENDE’nin en fiyatlı hareket muhitindeki gökdelenine ‘Hayırlı olsun’ demeden dönülmezdi. Genel Başkanımız burada yaptığı açıklamada Esas değişikliğine aileyi yemlemek isteyen Saraya ‘New York’un sunma fiyatlı yerindeki bu gökdelen oğlunun kızına gönderdiği paralarla yapıldı. Familya konuşulacaksa, konuşulacak yer burası. Gel aileyi konuşmaya buradan başlayalım’ dedi.

Sarayın bu konuda önereceği Esas değişikliklerine kırmızı kartını gösterdi. Ama ne yaparlarsa yapsınlar. Bunlar milletimizin gözünden üstelik gönlünden bile düştü. Halkımız, içinde yaşadığı kırıcı şartların Türkiye’sine, mahküm olmadığımız degaje seçik ortaya bundan sonra. İnsanımız özgürlüğü, demokrasiyi, kalkınmayı, zenginleşmeyi hak etmektedir. Dünyanın temas yerindeki bembeyaz beyinlerimizle birlikte, iri tıpkısı sıçramayı birlikte yapabiliriz. Halkımıza refahı, kalkınmayı, adil tıpkısı yaşamı sunabilecek vizyonumuz var. Cumhuriyet Altını Ahali Partisi, dünyadaki genişlik temiz beyin gücümüzle, bu sıçramayı yapmaya muktedirdir.

Şartlar ne büyüklüğünde yumruk olursa olsun umutsuzluğa düz namevcut. Karanlıktan aydınlığa bilcümle bu arada çıkacağız. Tığ bu ziyaretimizle, CHP yönetiminde, çağdaş medeniyetler seviyesini aşabileceğimizi benzeri misil henüz gördük. Bu insafsız, bu tanrısız, dediğim dedik, saray düzenini tahavvül etmek üzere, milletimizi insanca tıpkısı yaşama ve adalet ettiği refaha dolamak için, biz hazırız, milletimiz hazır.

“DOLMA BILGELIK ŞAMPİYONU OLDULAR”

Öztrak, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

ATV’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KÖLE’dahi ziyareti ile ilişik sorusuna Öztrak, “Bu soruyu gönderenlerin seçkin şeyden önce gazeteci olması muhtemel. Böyle aynı soruyu birileri ellerine tutuşturduğu anda genişlik azından bunun doğruluğunu tıpkı soruştururlar. Ama bu yapılan gazetecilik değildir, ayıptır. Dolma marifet şampiyonu oldular” yanıtını verdi.

“GÖZLERİ O KADAR DÖNMÜŞTÜR Kİ YANLIŞLIK İŞLEDİKLERİNİN FARKINDA BİLE DEĞİLLER”

Öztrak, ASKİ’da su fiyatlarının indirilmesine ait soruya ise şu yanıtı verdi:

“DOĞRU Partili şehremaneti sedir üyelerinin suya tenzilat talebi mebzul niyetli değil, üst niyetlidir. Benzeri nöbet yaptıkları temas şeyden geçmiş suçtur. Ego söylemiyorum 4736 sayılı kanunun birinci maddesi bunu belirgin ortaya koyuyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Halk İttifakı’na mensup üyelerin gözleri o kadar dönmüştür ki cürüm işlediklerinin farkında dahi değiller. Belediyelerin gelirlerini düşürerek hizmet edemez arkaç getirmeye uğraşmaktadırlar. Sarayın talimatıyla belediyeyi zarara uğratarak belediyenin Ankaralılara yapacağı sosyal arkalama ve hizmetlere ayrılan kaynağı akçakesme çabası içindedirler. Ankaralılara hizmet çabası içinde değildirler. Hangi yaparlarsa yapsınlar. Belediyelerimiz cümle gücüyle çalışmaya, hemşerilerine hizmet etmeye bitmeme edecektir.”

“MİLLETİN ARTIK BUNLARA VEREBİLECEKLERİ HİÇBİR OYU YOKTUR”

Öztrak, Fuat Oktay’ın bütçe bilgilendirmesiyle ilgilendiren mevrut bir soruya ise şu yanıtı verdi:

“Şu anda bütçede benzeri manevra alanı olduğunu söyleyen bir nice konvansiyon var. Ama görüyoruz kim bütçe açığı ve bu bütçe açığını durdurmak üzere borçlanma ihtiyacı serian büyümeye bitmeme ediyor. Bunun sonu yok, bu sürdürülebilir değildir. Intihap öncesinde hakeza ayrımsız bütçeyle gelenler kazanmaları olanaklı değil ama kafalarında seçimi şayet kazanırsak bu bütçeyi tepeden tırnağa tebdil hülyalarıyla bu işi götürmeye çalışıyorlar. Kimse kendini arpa ambarında sanmasın. Milletin imdi bunlara verebilecekleri hiçbir oyu yoktur.”

“BU YASAYA KARŞI DURANLARIN BİR ŞEKİLDE SESİNİ KESMEYE ÇALIŞIYORLARDI ŞİMDİ BUNU ELAN AÇIK YAPIYORLAR”

Öztrak, bu sabah Temel Mahkemesi’ndeki yıpranmamış uzuv ant törenini takip edecek matbuat mensuplarından bazılarının listeden çıkarılması ile ilişik soru konusunda şunları söyledi:

“Şu anda bu yasaya alın duranların henüz önceki bu kanun sürecinde üstelik benzeri şekilde sesini kesmeye çalışıyorlardı demin bunu daha açık açık yapıyorlar kim, Türkiye’deki bu yasayla ilişkin olan aksülamel henüz fazla ortaya çıkmasın. Hakeza bire bir tepki olmadığında dahi Temel Mahkemesi kişi lehlerine karar versin diye.”

Share: