Marmara Depremi’nde yıkıntıların arasında objektifleriyle görev yaptılar

Türkiye’yi kanun boğan, binlerce insanın yaşamını yitirdiği 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde görevlerinin başında olan basın mensupları, aradan 23 sene geçmesine karşın objektiflerine yansıyan acıları unutamıyor.

Yalova’dahi o bölüm yerli matbuat ve belediyenin basın birimi çalışanları, kişi acılarını unutup ailelerini tehlikesiz bölgelere bıraktıktan sonraları foto makinesi ve kameralarını alarak görevlerini yaptı.

Günlük yayımlanan yerel benzeri gazetenin muhabirliğinden tekaüt Bülent Güler, AA muhabirine, saat 03.02’dahi yaşanan deprem felaketinde bölgenin iri acılar yaşadığını söyledi.

“Depremde yalnız binaların sallandığını zannederdik amma bizler evlerimizde hopladık zıpladık, suratsız döndük. Sarsıntının bitimiyle önce geçmiş yakınlarımızdan bilgi almaya çalıştık.” diyen Güler, çağ aydınlandığında ceride binasına geldiklerini anlattı.

Mesai arkadaşlarıyla acılarını bir yana bırakıp görevlerini yapmaya çalıştıklarını belirten Güler, şöyle devam etti:

“Gazetemizin patronu rahmetlik Bilgelik Yurdagül bizi aynı araya toplayarak ‘Gazetecinin ızdıraplı günü olamaz, hepimiz görevimizi yapmaya devam edeceğiz’ dedi. Bizler makinelerimizi aldık ve bilgelik dercetmek amacıyla şehri dolaşmaya başladık. Komütatör bulma şansımız yoktu. Antrparantez enkazdan çevre yollar dahi kapalıydı. Elektrik yoktu. Filmli makinelerle çekim yapıyorduk. Sunu çok yıkımın olduğu Hacımehmet Ovası ve Siteler mevkisine gittik. O yıkımları gördüğümüzde içimiz acıyarak işimizi yapıyorduk.”

Güler, güvenlik zımnında binalara girişin yasak olduğu dönemde işlerini yapabilmeleri amacıyla Bursa’daki gazetelerden destek gördüklerini aktardı.

Ailelerini birer ikişer zaman gördükten sonraları bütün haber peşinde koştuklarını dile getiren Güler, “Yumruk ve kudret günlerdi. Cenabıhak tıpkı henüz hakeza tıpkı dağ yaşatmasın.” ifadesini kullandı.

“Arkadaşlarımı gördüğümde işim elan de zorlaştı”

Yalova Belediyesinin matbuat biriminde kameramanlıktan zor Mütehammil Kar ise depreme evinde ailesiyle uyuduğu tam yakalandığını anlattı.

İlk kendisine ailesini sakıncasız aynı yere yerleştirdikten bilahare belediyeye gittiğini ancak binaya giremediklerini rapor eden Kar, şöyle konuştu:

“Dönem aydınlandığında binaya girip tezce kamera ve ışık makinemi alıp yıkımın yaşandığı bölgelere gittim. Herkesin acısını görürken tığ dahi yaşadığımız şokla ne çekeceğimizi bilmiyorduk. Tıpkı süre bilahare görevim gereği gördüğüm enkazları fotoğraflamaya başladım. Tıpkısı müddet hava yapıp akse merkezine geçtim. Akse merkezinde yıkımın olduğu bölgeler ve kapsam üzerine bilgi edindikten bilahare genişlik haddinden fazla yıkımın olduğu havza olan Hacımehmet Ovası’na gittim.

Bölgeye ulaştığımda çok balaban bir katabolizma gördüm. İnsanlar depresyon başında istirdat çalışmaları yapıyordu. Arkadaşlarımı gördüğümde işim elan dahi zorlaştı. Tıpkısı yandan yaşadığımız biberli vardı amma tıpkı yandan birlikte görevimizi yapmalıydık. O anki fotoğraflar inanın beni çokça zorladı. Yalova’ya kasaba illerden yardımlar ulaşmaya başladıkça kriz merkezinde koordineli aynı şekilde yardımların dağıtımını görüntülemeye çalıştım. Yer illerden yardımlar ve kurtarma ekipleri geldikçe çalışmalar hızlandı. Bire Bir müddet bilahare acı bilanço artık ortaya hamiş oldu. Yaşadığımız keder çok büyüktü. Hastanelerdeki yaralıların durumları ve gördüğümüz yıkım kelimelerle anlatılamayacak kadar zordu. Cenabıhak gene yaşatmasın.”

Share: